Kuşadası Gay Beach Tatildeyim...

Eşyalarımı taşıdım. İstanbul'a yerleştim ama 3 gün durduğum gibi Kuşadası'na geldim. Uzun zamandır burada arkadaşımın ailesinin yazlığında kalıyorum ve ne lanet bir yerse bir kişiyle bile sikişmedim. Şu meşhur adanın kayalık gay mekanına gittim. Şimdi somon balıkları çiftleşmek için akan nehrin ters yönüne doğru yüzer ya, çocukluğumdan beri belgeseller bunu çok büyük bir olay gibi gösteriyorlar ya bende BBC den bir arkadaşla yakında o çalıların arasından Gaylerin sikişmek için verdiklerine azmi görüntülüyeceğim. Bu ne ya  2 tane dağ aşıp o kayalıklara gelene kadar sarf ettiğiniz etaplar, kaybolmalar, ayaklarınıza batan dikenler, fena bir sıcak ve bu yolda giderken bu ne ya diyeceğiniz tipte insanlar, ben on numara bir adamla karşılaştım. 40 yaşında, kaslı, kıllı ama kılları  kısaltmış, esmer, kır saçlı çok hoş bir adam buldum yani. O kadar yolu sarf ettik, birbirimize uzaktan çiftleşme dansı yapıp yakınlaştık, sonunda azına aldı sakso çekti boşaldım. Sonra ben sakso çektim boşaldı. Toplasanız 5 dk lık bir olay. Dahası olmuyor neden mi? Abi o nasıl bir ter??? Nasıl bir koku? Herkes böyle, oraya çıkana kadar amcık gibi yanıyorsunuz,terliyorsunuz e doğal olarak millet birbirine sarılmaktan bile kaçıyor. Yani anlayacağınız o kadar ızdırabı 5 dk lık bir sakso için çekmek somon balıkları belgeselini gölgede bırakır...Etraf genç lubunya gayler le dolu. Lakin gençlerde benim ilgimi çekmiyor. Herhalde bütün tatilimi tek sakso ile noktalıyorum. 2 gün sonra  İstanbul'a döndüğümde sıfırdan bir hayata başlamak istiyorum. Zaten sıfırlaya sıfırlaya bir hayata başalayamadım. Böyle giderse ölmicemde aq... Okulum bitti, Yeni dostluklar, arkadaşlıklar önceleri yaptığım hataları bu şehirde tekrarlamak da istemiyorum...

‘’Çalsın çalsın sazlar bu gece, Alaturka başlasın, Vurun İstanbul’un tellerine’’…

İnanıyorum Ben varsam Aşk var. Ben varsam Umut var. Ama durmuyor sabredemiyor kalbim çaresiz kalıyorum çaresiz bekliyorum gelmesini O adamın. Yalnızlığımı Bazen bir şarkı tetikliyor bazen de el ele gördüğüm çiftler. Görüyorum ya iyice deliriyorum. Hem adama hem kadına tekme tokat dalasım geliyor, azını burnunu tipini siktiklerim durmak bilmiyor üzerime üzerime, yılış yılış, sarmaş dolaş geliyorlar.
Ben yalnızlıktan isyana bağlamışken doğa bile sanki bana inatcasına sevişiyor. Kediler, köpekler, eşekler, sikişen sikişene sivrisinekler bile ürüyor ya bu nasıl bir yalnızlık arkadaş… Duvarda duran sivrisinek gelip bana sokacak diye seviniyorum bazen. Gözlerini üzerime dikmiş Tam şahlanıp bana uçacakken diğer sivri bunun tepesine bir biniyor offf ver küsküyü enişte verr. Gözümün önünde azına, burnuna sokuyor. Tam yandım diyor yandığı yerden çekiyor bana mısın demeden gene sokuyor. Bana nispet yaparcasına yiyşiyorlar. Birde işleri bitince sanki ‘’sana sokacağımı mı sandın? İnandın mı la yarrağım’’ der gibi, üzerime doğru uçarken birden gökyüzünün sikik maviliğine karışıyorlar. Her şey ne kadarda toz toprak…
Temmuz 1;
 Diplomayı aldım, öğrenci vasfını yitirdim. En azından öğrenciyim diyordum ya artık o da yok.  Hem yalnız, hem işsiz, hem de Vasıfsız biriyim, kabus gibi... Ailemin yanına dönmeyi düşünmüyorum bile. Kariyer yapmam lazım diyerekten İstanbul’da büyük bir üniversitenin yüksek lisans sınavlarını kazandım. Eylül Ekim gibi Mastır yapacağım. Boşluğa düşmeden, ben ne yapacağım ya demeden bunu hallettim çok şükür. Ama gerçekçi olmak gerekirse hayattan kaçıyor gibiyim, yalnız başaramamaktan korkuyorum. Zaten hayatta her şeyi hallediyorum da şu yalnızlığımı sikeyim bir kişi bile çıkmıyor karşıma, Çıkanları da ben siktim attım, Sanki Duygusal ilişki yaşayacağımız adam bolluğu var da gelenlerinde hayatımdan def ettim. hele ki son 3 ayda aşk, duygusallık, flört edeceğim kimse olmadı. Sürekli pastavillaaa hoppp buluş sikiş anca ona yarıyorlar.
Temmuz 15;
Tuhaf giden bir şeyler var. Kör Lakaplı eski ama çok eski, ilk ilişkimden hemen sonra tanıştığım, benim o bunalımlı,  az sikilmiş teyze modundan çıkana kadar yalnız bırakmayan, sonrada sadece telefonla ara sıra arayıp dostça konuştuğum alkolik adam 3 aydır aramıyor… İçime bir Kurt düştü. En son aradığında alkol den dolayı hastaydı. Benim yerime kimseyi koyamadığını, unutamadığını, çok sevdiğini söyleyip durdu.. Ala ala bende sarhoş gene bilinci kapalı diyerekten pek siklemedim. Bunları diyen adam bir daha aramadı bana da yeni dank etti aq. Akşam üzeri 21:00 gibi bir merhaba demek için ben aradım.
-Alo
-(tok, gür bir ses, titrek ve yitik duyguların esiriymiş gibi….amannn yaşlı bir amca işte olayı dramatizme etmeye gerek yok.)
-Efendim
-(emin olamadım o yüzden) Ömer….abi
-S.a
-???? A.S Ömer abiyi aramıştım ben.
-Abim Haberiniz yok sanırım….. Ömer abi birkaç aydır rahatsızdı başımız sağ olsun vefat etti…   
Yazarken bile o ana gidiyorum tüylerim şuan diken diken, gözlerimde yaş, ben ne yaptım ya?  Nasıl onu yalnız bıraktım… Bana karşı o kadar iyi davrandık ki o berbat günlerimde omzuna başımı yaslayıp ağladığım tek kişiydi. Hatta hayatım boyunca kötü günümde başımı yasladığım tek adama sırtımı çevirdim ben nasıl bir orospu çocuğuyum ha… Tarifi yok bu acının da, tırnağınız çekiliyor sanki sanki uyuşturmadan dişlerinizi söküyorlar. Birisi gelip kalbinizin oraya gıcırdayan bir yatak atıyor ve günlerce üzerinde dönüp dönüp duruyor işte. ne bileyim ya hayat çok boktan, hem de çok boktan dediğin anlar bunlar…

3 Ağustos;
Evi topladım. Birkaç güne her şeyin başladığı bu şehre, acılarıma sevdiklerime veda ederek gideceğim. İçim Çok buruk beni ne bekliyor bilmiyorum ama Sezen’in dediği gibi ‘’çalsın çalsın sazlar bu gece, alaturka başlasın, vurun İstanbul’un tellerine’’…